Connect with us

Yaşam Tarzı

Kronik hastalıklarla mücadelenin anahtarı: Sağlıklı yaşam

Kronik hastalıkların önlenmesinde erken teşhis, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve yeterli uyku büyük önem taşıyor.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Uzun süren, tamamen tedavi edilemeyen ve bu nedenle sıklıkla tekrarlanan tedaviler gerektiren hastalıklar, kronik hastalıklar olarak tanımlanıyor. Büyük ölçüde ileri yaşlarda ortaya çıkan kronik hastalıklar arasında kalp-damar hastalıkları, nörolojik hastalıklar, kronik solunum yolu rahatsızlıkları, diyabet, kanser ve artık obezite de yer alıyor. Bazı kronik hastalıkların birbirini tetikleyebileceğine dikkat çeken Yataş Uyku Kurulu Üyesi, Dr. Dyt. Çağatay Demir, bu nedenle erken teşhis ve tedavinin öneminin altını çiziyor.

Dr. Dyt. Demir, kronik hastalıkların oluşumunda genetik yatkınlık, hava kirliliği, asbest maruziyeti, aşırı alkol tüketimi, düzensiz uyku, stresli hayat, sigara içmek, egzersiz yapmamak, fazla kilolu olmak ve sağlıksız beslenme gibi birçok faktör olduğunu söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 45-59 yaş arasını orta yaş olarak tanımladığını belirten Dr. Dyt. Demir, “Özellikle orta yaşla birlikte kronik hastalıklarda artış görülüyor. Bu riski azaltmak için sağlıklı beslenmeli, ideal kilo sürdürülmeli, aktif bir yaşam tarzı benimsenmeli ve sigara-alkolden uzak durulması şart! Uyku bu noktada diğer faktörleri de etkileyen bir özellik gösteriyor. Yapılan çalışmalara göre yeterli ve kaliteli uyku uyumayan bireyler; sağlıksız beslenmeye ve kilo almaya daha eğilimlidirler. Ayrıca yetersiz uyuyan kişiler gün içinde kendilerini daha halsiz ve yorgun hissettikleri için hareketli olmaktan da kaçınırlar. Bu nedenle özellikle orta yaş grubunda yetersiz uyku kronik hastalık riskini artırabileceği gibi, var olan kronik hastalıkların da seyrini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sağlıklı bir yaşam için yeterli sürede ve kalitede uyku uyumak oldukça önemlidir” diyor.

Yaşam Tarzı

Mevsimsel duygudurum bozukluğu kış mevsiminde artıyor

Uzmanlar, sonbaharın gelmesiyle birlikte birçok kişide psikolojik değişimlerin başlayabileceğine dikkat çekiyor.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Yaz mevsiminden sonra güneş ışınlarının azalmasıyla depresif durumlarda artışlar gözlemlenebileceğini belirten uzmanlar, özellikle havaların soğumasıyla beraber kişinin sosyalleşmesinin azalabileceğini kaydediyor.

Uzmanlar, kış mevsiminde dışarıda yapılan etkinliklerin azalması ve evde daha fazla zaman geçirilmesinin depresyonu tetikleyebileceğine işaret ediyor. Ayrıca, daha önce depresyon tanısı almış ya da bu duruma yatkınlığı olan kişilerde kış aylarında depresyonun şiddetli şekilde yaşanmasının ve tekrarlanmasının mümkün olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.

Kış mevsiminde sorumlulukların daha da artması, yaşam hızına uyum sağlamaya çalışma, programlarda yoğunluk ve günlerin kısalması gibi faktörlerin, kış depresyonunun yaşanmasına zemin hazırlayabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle uzmanlar, bu dönemde kişinin kendisine daha fazla vakit ayırarak psikolojik olarak kendini koruma altına alması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor.

OKUMAYA DEVAM ET

Beslenme & Diyet

Fast food beslenme alışkanlığı depresyona sürüklüyor

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depresif bozukluklar için de beslenme alışkanlığının ciddi bir etken olduğunu kaydetti.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmaların bağırsak mikrobiyotasının önemini giderek daha fazla vurguladığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, bağırsak mikrobiyotasının, vücudumuzdaki bakterilerin büyük bir kısmını oluşturduğunu ve beyin ile bağırsak arasında önemli bir iletişim aksı sağladığını söyledi. “Böyle durumlarda beyin ve bağırsak karşılıklı mesajlaşıyorlar. Bu mesajlaşmalar kimyasal mesajlaşmalar oluyor.” diyen Prof. Dr. Tarhan, bu iki organ arasındaki iletişimde kimyasal, endokrin, bağışıklık ve sinir yoluyla mesajlaşma gerçekleştiğini, özellikle serotoninin bağırsaklarda da bulunduğunu kaydetti.

SIK SIK TUVALETE GİTMELER

Beyin ve bağırsak arasındaki iletişimde, kimyasal mesajlaşma yanında parasempatik sinir sisteminin de önemli bir rol oynadığını anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Beynimizde kin, öfke, nefret, korku, düşmanlık, kıskançlık gibi duygular olduğu zaman beyin kimyasal karışım üretiyor. Böyle durumlarda bağırsaklarda spazma oluyor, hızlı çalışma oluyor. Bağırsak tepki veriyor. Spazm, bulantı, sık sık tuvalete gitmeler oluyor. Uzun sürerse kabızlık gibi durumlar ortaya çıkıyor. Bağırsaktaki mikrobiyotanın sağlıklı olması önemli.” dedi.

Hızlı beslenme tarzı, yüksek karbonhidratlı ve işlenmiş gıdaların tüketilmesi, özellikle fast food ürünleri, hamur işleri ve kola gibi içeceklerin sık tüketilmesinin bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkileyebildiğini de kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Yapılan araştırmalar, bu tür beslenme alışkanlıklarının depresif ruh hali ile ilişkilendirildiğini gösteriyor. Bunları çok yiyenler daha kolay depresyona giriyorlar, daha kırılgan hale geliyorlar. Bu nedenle sadece diyabet hastalığı değil, depresif bozukluklar için de beslenme alışkanlığı ciddi bir etken. Ayrıca, uyku düzeni ve düzenli egzersiz yapma gibi faktörlerin de bağırsak sağlığı üzerinde büyük etkileri olduğu biliniyor. Günde 5 bin adım yürüyüş yapmak beyninle bağırsak dengesine katkı sağlıyor.” şeklinde konuştu.

“Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel egzersiz, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Şehir hayatı ve modernleşme, özellikle plazalarda geçirilen zaman, bu sağlıklı alışkanlıkları olumsuz etkileyebilir. Ancak, bireyler kendi inisiyatifleriyle bu alışkanlıkları benimserlerse, ileri yaşlarda sağlık açısından rahat edebilirler.” diyen Prof. Dr. Tarhan, gençlerin genellikle sağlıklarıyla ilgili şikayetleri olmadığını söyleseler de koruyucu beden sağlığı, koruyucu beyin sağlığı ve koruyucu ruh sağlığı açısından sağlıklı yaşam tarzlarını benimsemeleri önemli olduğunu kaydetti.

OKUMAYA DEVAM ET

Genel

İş yerinde stresi önlemenin 11 yolu

Ezgi Dokuzlu, stresin bireyin çevresindeki değişikliklere uyum sağlaması gerektiğinde, zorluklarla karşılaştığında ortaya çıktığını belirtti.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Hem bireysel sağlık hem de iş verimliliği açısından iş yeri kaynaklı stresi yönetebilmenin ve strese karşı güçlü olmanın önemli olduğunu paylaşan Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu, “İş yerlerinde stres yönetimi stratejileri uygulamak ve çalışanların sağlıklı bir iş yaşam dengesi kurmalarını desteklemek gerekir. İş hayatındaki herkes stresle mücadele, iş yerinde iletişim, verimli çalışma yöntemleri ve zaman yönetimi gibi konularda farkındalık kazanmalı” dedi.

Uzman Psikolog Ezgi Dokuzlu Tezel, iş stresi ile etkin bir şekilde başa çıkabilmek için yapılması gerekenleri paylaştı:

  • Görev tanımına uygun çalışmak ve hayır diyebilmek: Kişilerin kendi görev tanımını ve haklarını bilmesi, görev tanımı dışındaki işlere hayır diyebilmesi iş yükünü dolayısıyla iş stresini önlemeye yardımcı olur.
  • İş yerinde sağlanan destek ve eğitimler: İşverenlerin çalışanlarına stres yönetimi eğitimleri sunması, esnek çalışma saatleri sağlaması ve sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştırması önemli. İş yeri hekimi veya psikoloğundan stresle mücadele için yardım alınabilmeli.
  • İş yerindeki iletişim: İş yerinde açık iletişimin, ekip çalışmasının ve net bilgilendirmenin olması stresin önlenmesine yardımcı olur. Yönetici ve çalışanlar arasındaki verimli iletişim, çalışanların stresle daha iyi başa çıkmasını ve iş tatminini artırmasını destekler.
  • Motivasyonu destekleyecek etkinlikler: Çalışanlar ve aileleri için yemek gibi etkinlikler planlamak; iş yerindeki bağlılığı, pozitif iletişimi ve motivasyonu artırır.
  • Zaman yönetimi ve planlama: Günlük ve haftalık planlar yaparak iş yükünü yönetmek kolaylaşabilir. Yapılacakları madde madde öncelik sırasına koymak ve hedefleri gözden geçirmek iş stresini azaltmaya yardımcı olur.
  • Verimli mola ve dinlenme: Yeterli ve verimli molalar vermek stresle başa çıkabilmek için olmazsa olmazdır. Mola ve iş saatleri net olarak belirlenmeli, kişi kendini yorgun hissetmese bile düzenli olarak molaya çıkmayı alışkanlık haline getirmeli.
  • Yeterli uyku: Uykusuzluk; öfke yönetimi, tahammülsüzlük, yorgun hissetme, dikkat hataları ve iş kazaları gibi sonuçlar yaratabilir. Kaliteli ve verimli uyku günlük yaşam kalitesini de etkiler.
  • Sosyal destek: Kişinin ailesi veya sevdikleri ile vakit geçirmesi iş stresini azaltarak, kişisel yaşamında işten başka önemli alanları olduğunu hatırlamasına yardımcı olur.
  • Hobiler ve kendine zaman ayırmak: Sevilen bir aktivite, hobi veya planlanan bir yere gitmek iş kaynaklı stresle mücadelede daha güçlü olmayı sağlar.
  • Meditasyon ve nefes egzersizleri: Meditasyon ve nefes egzersizleri zihni sakinleştirmeye ve stresi yönetmeye yardımcı olur. Gün içerisinde kısa kısa nefes egzersizleri yapmak stresi kontrol altında tutabilir.
  • Profesyonel destek almak: İş stresi ile mücadelede büyük zorluk yaşanıyorsa, uzun süren stres durumu varsa, günlük yaşama yansıyan huzursuzluk, karamsarlık, isteksizlik gibi faktörler varsa bir uzmanla görüşmek faydalı olur.

OKUMAYA DEVAM ET

Trendler