Connect with us

Yaşam Tarzı

Daha Sağlıklı Bir Ev İçin: Havayı En İyi Temizleyen Bitkiler

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Onları yerleştirdiğiniz her yere bir miktar stil ve rahatlık katarlar ve hatta iyi bir gece uykusu çekmenize yardımcı olabilirler. Evinizin rahatlığında temiz havanın tadını çıkarmaya hazır mısınız?

Duvar sarmaşığı (Common ivy)

Bir sürü görsel çekiciliğe sahip olan bu bakımı kolay asma, evinizdeki küfü azaltmaya yardımcı olabilir. Toprağını nemli tutarak ve doğrudan güneş ışığını günde sadece dört saatle sınırlandırarak faydalarından yararlanın.

Kauçuk (Rubber Tree)

Kauçuk bitkileri, bir odada çarpıcı bir vurgu olmasının yanı sıra, havadaki toksinleri giderebilir ve tropikal hastalıklar ve parazitlerle savaşabilir. Çalışmalar, bitkinin temizlik malzemeleri ve mobilyalarda bulunan formaldehiti havadan uzaklaştırma yeteneğini kanıtladı. Optimum hava arıtma için yaprakların sık sık nemli bir kâğıt havluyla silinmesini tavsiye ederiz.

Eğrelti otu (Pteridophyta)

Şu bereketli şeye bakın! Eğrelti otları, baş ağrısına, nefes darlığına ve kanserli hücrelerin büyümesine neden olduğu düşünülen formaldehit, ksilen ve toluen dâhil olmak üzere yaygın hava kaynaklı kirleticileri ortadan kaldırmak için harikadır. Limon düğme çeşidini içeren Boston eğrelti otu, aynı zamanda iç mekân nemini artırarak kış kuruluğuyla da mücadele eder.

Areka (Areca palm)

1989’da bir NASA çalışması, Areca Planının, özellikle formaldehiti kapalı ortamdan uzaklaştırma kabiliyeti nedeniyle, en güçlü hava arıtma tesislerinden biri olduğunu ilan etti.

Areka palmiyesi 8 metre yüksekliğe ulaşabilen, yaprak dökmeyen palmiye türü. Havayı temizleme özelliği var. Az güneşten hoşlanır. İyi drene edilmiş topraklarda daha verimli yetişir. Su ihtiyaçları ne çok fazla ne çok azdır. Nemli ortamları daha çok severler. Donlardan etkileneceği için soğuk havalarda dikkat edilmelidir. Tropikal bitki besinlerini ilkbahar ve yazda verirseniz gelişimi daha verimli olur.

Yelken çiçeği ya da barış zambağı (Spathiphyllum)

Barış Zambağı sadece güzel değil, “havayı filtrelemek için bir güç merkezi”. NASA çalışmaları, zambakın iç ortam havasından benzen, formaldehit, tri-kloroetilen (TCE), ksilen, toluen ve amonyağı filtreleyebileceğini gösteriyor. Bu toksinler baş ağrısına, solunum problemlerine ve kanser riskinin artmasına neden olabilir.

Barış Zambağı ayrıca alerji ve astım semptomlarını şiddetlendiren havadaki küfü giderebilir ve küf oluşumunu azaltmak için banyonuza birkaç tane yerleştirmenizi önerir.

Paşa Kılıcı (Dracaena trifasciata)

Paşa Kılıcı son yüzyılda popüler ev bitkilerinden ve benzen, formaldehit, trikloroetilen (TCE), ksilen ve toluen dahil olmak üzere çok çeşitli kirleticileri havadan uzaklaştırabiliyor. Bitkilerin büyümesi kolaydır ve doğrudan cildinize uygulandığında ağrı ve tahrişi tedavi etmek için bütünsel bir ilaç yapmak için yaprakları kaynatabilirsiniz. Sadece yemeyin onu.

Deve Tabanı (Philodendron)

Deve Tabanı’nın büyümesi son derece kolaydır ve yapıştırıcılarda ve derilerde bulunan bir toksin olan formaldehit ve ksilenin havasını temizlerler.

Yaşam Tarzı

Mevsimsel duygudurum bozukluğu kış mevsiminde artıyor

Uzmanlar, sonbaharın gelmesiyle birlikte birçok kişide psikolojik değişimlerin başlayabileceğine dikkat çekiyor.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Yaz mevsiminden sonra güneş ışınlarının azalmasıyla depresif durumlarda artışlar gözlemlenebileceğini belirten uzmanlar, özellikle havaların soğumasıyla beraber kişinin sosyalleşmesinin azalabileceğini kaydediyor.

Uzmanlar, kış mevsiminde dışarıda yapılan etkinliklerin azalması ve evde daha fazla zaman geçirilmesinin depresyonu tetikleyebileceğine işaret ediyor. Ayrıca, daha önce depresyon tanısı almış ya da bu duruma yatkınlığı olan kişilerde kış aylarında depresyonun şiddetli şekilde yaşanmasının ve tekrarlanmasının mümkün olabileceği konusunda uyarılarda bulunuyor.

Kış mevsiminde sorumlulukların daha da artması, yaşam hızına uyum sağlamaya çalışma, programlarda yoğunluk ve günlerin kısalması gibi faktörlerin, kış depresyonunun yaşanmasına zemin hazırlayabileceğinin altını çiziyor. Bu nedenle uzmanlar, bu dönemde kişinin kendisine daha fazla vakit ayırarak psikolojik olarak kendini koruma altına alması gerektiği konusunda uyarılarda bulunuyor.

OKUMAYA DEVAM ET

Beslenme & Diyet

Fast food beslenme alışkanlığı depresyona sürüklüyor

Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, depresif bozukluklar için de beslenme alışkanlığının ciddi bir etken olduğunu kaydetti.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Son zamanlarda yapılan bilimsel araştırmaların bağırsak mikrobiyotasının önemini giderek daha fazla vurguladığını dile getiren Prof. Dr. Tarhan, bağırsak mikrobiyotasının, vücudumuzdaki bakterilerin büyük bir kısmını oluşturduğunu ve beyin ile bağırsak arasında önemli bir iletişim aksı sağladığını söyledi. “Böyle durumlarda beyin ve bağırsak karşılıklı mesajlaşıyorlar. Bu mesajlaşmalar kimyasal mesajlaşmalar oluyor.” diyen Prof. Dr. Tarhan, bu iki organ arasındaki iletişimde kimyasal, endokrin, bağışıklık ve sinir yoluyla mesajlaşma gerçekleştiğini, özellikle serotoninin bağırsaklarda da bulunduğunu kaydetti.

SIK SIK TUVALETE GİTMELER

Beyin ve bağırsak arasındaki iletişimde, kimyasal mesajlaşma yanında parasempatik sinir sisteminin de önemli bir rol oynadığını anlatan Prof. Dr. Tarhan, “Beynimizde kin, öfke, nefret, korku, düşmanlık, kıskançlık gibi duygular olduğu zaman beyin kimyasal karışım üretiyor. Böyle durumlarda bağırsaklarda spazma oluyor, hızlı çalışma oluyor. Bağırsak tepki veriyor. Spazm, bulantı, sık sık tuvalete gitmeler oluyor. Uzun sürerse kabızlık gibi durumlar ortaya çıkıyor. Bağırsaktaki mikrobiyotanın sağlıklı olması önemli.” dedi.

Hızlı beslenme tarzı, yüksek karbonhidratlı ve işlenmiş gıdaların tüketilmesi, özellikle fast food ürünleri, hamur işleri ve kola gibi içeceklerin sık tüketilmesinin bağırsak mikrobiyotasını olumsuz etkileyebildiğini de kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “Yapılan araştırmalar, bu tür beslenme alışkanlıklarının depresif ruh hali ile ilişkilendirildiğini gösteriyor. Bunları çok yiyenler daha kolay depresyona giriyorlar, daha kırılgan hale geliyorlar. Bu nedenle sadece diyabet hastalığı değil, depresif bozukluklar için de beslenme alışkanlığı ciddi bir etken. Ayrıca, uyku düzeni ve düzenli egzersiz yapma gibi faktörlerin de bağırsak sağlığı üzerinde büyük etkileri olduğu biliniyor. Günde 5 bin adım yürüyüş yapmak beyninle bağırsak dengesine katkı sağlıyor.” şeklinde konuştu.

“Sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel egzersiz, insanın temel ihtiyaçlarından biridir. Şehir hayatı ve modernleşme, özellikle plazalarda geçirilen zaman, bu sağlıklı alışkanlıkları olumsuz etkileyebilir. Ancak, bireyler kendi inisiyatifleriyle bu alışkanlıkları benimserlerse, ileri yaşlarda sağlık açısından rahat edebilirler.” diyen Prof. Dr. Tarhan, gençlerin genellikle sağlıklarıyla ilgili şikayetleri olmadığını söyleseler de koruyucu beden sağlığı, koruyucu beyin sağlığı ve koruyucu ruh sağlığı açısından sağlıklı yaşam tarzlarını benimsemeleri önemli olduğunu kaydetti.

OKUMAYA DEVAM ET

Yaşam Tarzı

Kronik hastalıklarla mücadelenin anahtarı: Sağlıklı yaşam

Kronik hastalıkların önlenmesinde erken teşhis, sağlıklı beslenme, düzenli egzersiz ve yeterli uyku büyük önem taşıyor.

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Uzun süren, tamamen tedavi edilemeyen ve bu nedenle sıklıkla tekrarlanan tedaviler gerektiren hastalıklar, kronik hastalıklar olarak tanımlanıyor. Büyük ölçüde ileri yaşlarda ortaya çıkan kronik hastalıklar arasında kalp-damar hastalıkları, nörolojik hastalıklar, kronik solunum yolu rahatsızlıkları, diyabet, kanser ve artık obezite de yer alıyor. Bazı kronik hastalıkların birbirini tetikleyebileceğine dikkat çeken Yataş Uyku Kurulu Üyesi, Dr. Dyt. Çağatay Demir, bu nedenle erken teşhis ve tedavinin öneminin altını çiziyor.

Dr. Dyt. Demir, kronik hastalıkların oluşumunda genetik yatkınlık, hava kirliliği, asbest maruziyeti, aşırı alkol tüketimi, düzensiz uyku, stresli hayat, sigara içmek, egzersiz yapmamak, fazla kilolu olmak ve sağlıksız beslenme gibi birçok faktör olduğunu söylüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün 45-59 yaş arasını orta yaş olarak tanımladığını belirten Dr. Dyt. Demir, “Özellikle orta yaşla birlikte kronik hastalıklarda artış görülüyor. Bu riski azaltmak için sağlıklı beslenmeli, ideal kilo sürdürülmeli, aktif bir yaşam tarzı benimsenmeli ve sigara-alkolden uzak durulması şart! Uyku bu noktada diğer faktörleri de etkileyen bir özellik gösteriyor. Yapılan çalışmalara göre yeterli ve kaliteli uyku uyumayan bireyler; sağlıksız beslenmeye ve kilo almaya daha eğilimlidirler. Ayrıca yetersiz uyuyan kişiler gün içinde kendilerini daha halsiz ve yorgun hissettikleri için hareketli olmaktan da kaçınırlar. Bu nedenle özellikle orta yaş grubunda yetersiz uyku kronik hastalık riskini artırabileceği gibi, var olan kronik hastalıkların da seyrini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle sağlıklı bir yaşam için yeterli sürede ve kalitede uyku uyumak oldukça önemlidir” diyor.

OKUMAYA DEVAM ET

Trendler