Hastalık
Çölyak hastalığı hakkında bilmeniz gerekenler
Yayınlandı
1 yıl önce:
Tarafından
Maksat SağlıkGlutensiz beslenmek, biraz kilo vermek isteyenler veya akşam yemeğinden sonra daha az şişkinlik ve ağırlık hissetmek isteyenler için popüler bir diyet seçimiyken, diğerleri için ciddi bir tıbbi durum için gerekli bir çözümdür. Hâlihazırda çölyak hastalığınız varsa, sizde olduğunu düşünüyorsanız veya olan birini tanıyorsanız, işte bilmeniz gereken temel sorular ve cevaplar:
Çölyak hastalığı nedir?
Çölyak hastalığı glüten yediğinizde vücudun bağışıklık sisteminin kendi dokularına saldırdığı ciddi bir hastalıktır. Bu, bağırsağın astarına zarar verir ve vücudun gıdalardan besinleri düzgün bir şekilde ememeyeceği anlamına gelir. Çölyak hastalığı bir alerji veya gıda intoleransı değildir. Araştırmalar, her 100 kişiden 1’inin buna sahip olduğunu gösteriyor; ama aynı zamanda diğerlerinin de – yarım milyona kadar – henüz teşhis edilmediğine inanılıyor. Herkes, herhangi bir yaşta bunu geliştirebilir – daha önce glüten içeren ürünleri sorunsuz bir şekilde yemiş olsanız bile.
Gluten nedir?
Tahıl taneleri buğday, arpa ve çavdarda bulunan iki proteinin karışımıdır – hamurun tamamını esnek yapan ve keklerinizin birbirine yapışmasına yardımcı olan şeydir. Ancak tüm tahıl türlerinde bulunmaz; glutensiz çeşitler arasında mısır, karabuğday, kinoa, darı ve teff sayılabilir.
Çölyak hastaları glüten içeren ürünler yerlerse ne olur?
Çölyak her glüten yediğinde vücudun bağışıklık sisteminin kendisine saldırmasına neden olur; sırayla, bu bağırsak astarına zarar verir ve temel besinleri emmesini engeller. Diğer reaksiyonlar ve semptomlar, kişinin alerjisinin ciddiyetine bağlı olarak hafif ila şiddetli arasında değişebilir. Bir kişi baş ağrısı, ishal, kabızlık ve şişkinlik, aşırı mide krampları, ağız ülserleri, anemi, kilo kaybı ve sürekli yorgunluk yaşayabilir. Bunlar size tanıdık geliyorsa, belirtilerinizi tartışmak ve çölyak hastalığı için test yaptırmak için doktorunuzu ziyaret edin.
Tedavisi var mı?
Şu anda hayır. Bir aşı araştırmaları sürerken, şu anda çölyak hastalarının yapabileceği tek şey, glüten içeren gıdalardan kaçınarak ömür boyu bir diyet uygulamaktır.
Gluten hangi yiyeceklerde bulunur?
Günlük gıdaların ne kadar içerdiğine şaşıracaksınız. Tabii ki, pizza, makarna, ekmek, kraker ve kek gibi un bazlı bariz olanlar var. Ancak un, çorbalar, soslar (soya ve sostan beşamele kadar) ve bira gibi aklınıza bile gelmeyebileceğiniz birçok ürünü koyulaştırmak için kullanılır. Neyse ki, son AB yasaları, alerjen bileşenlerinin artık gıda ambalajlarında gösterilmesi gerektiği anlamına geliyor – bu nedenle, bir şeyin glüten veya buğday içerip içermediğini tespit etmek kolay.
Bu, çölyak hastalarının salatadan başka bir şey yemediği anlamına mı geliyor?
Kesinlikle hayır! Son birkaç yılda, glütensiz pazar giderek güçlendi giderek daha fazla üretici harekete geçiyor. Mevcut glütensiz gıdaların miktarı ve çeşitliliği artmakla kalmıyor, kalite de artıyor – örneğin, son beş yılda sunulan ekmek lezzetli ve yenilebilir hale geldi. Birçok süpermarkette glütensiz bölümler vardır ve restoranlar artık yemeklerinin çoğunu glutensiz olarak da sunmaktadır.
Çölyak hastasının azıcık glüten yemesi elbette önemli değil mi?
Ne yazık ki, gerçekten öyle – bu yüzden akşam yemeğine gelen bir çölyak arkadaşınız varsa, o balık yemeğinin üzerine ‘sadece birkaç ekmek kırıntısı’ koymanın sorun olmayacağını düşünmeyin. Sonuç olarak bir kişinin semptomlarının alevlenmesi birkaç saatten birkaç güne kadar sürebilir ve yemek yapıyorsanız çapraz bulaşmaya da dikkat ettiğinizden emin olun – örneğin, farklı doğrama tahtaları ve pişirme yöntemleri kullanın. Zor görünebilir, ancak çölyak hastaları tarafından çok takdir edilecektir!
Katkıda bulunanlar nelerdir?
Genleriniz, glutenli yiyecekler ve diğer faktörlerle birleştiğinde çölyak hastalığına katkıda bulunabilir, ancak kesin nedeni bilinmemektedir. Bebek besleme uygulamaları, gastrointestinal enfeksiyonlar ve bağırsak bakterileri de katkıda bulunabilir. Bazen çölyak hastalığı ameliyat, hamilelik, doğum, viral enfeksiyon veya şiddetli duygusal stres sonrasında aktif hale gelir.
Vücudun bağışıklık sistemi yiyeceklerdeki glütene aşırı tepki verdiğinde, reaksiyon ince bağırsağı kaplayan küçük, tüy benzeri çıkıntılara (villus) zarar verir. Villi, yediğiniz yiyeceklerden vitaminleri, mineralleri ve diğer besinleri emer. Villiniz hasar görürse, ne kadar yerseniz yiyin yeterli besin alamazsınız.
Risk faktörleri
Çölyak hastalığı, aşağıdakilere sahip kişilerde daha yaygın olma eğilimindedir:
- Çölyak hastalığı veya dermatitis herpetiformis olan bir aile üyesi
- Tip 1 diyabet
- Down sendromu veya Turner sendromu
- Otoimmün tiroid hastalığı
- Mikroskobik kolit (lenfositik veya kollajenöz kolit)
- Addison hastalığı
Komplikasyonları nelerdir?
Tedavi edilmeyen çölyak hastalığı şunlara neden olabilir:
- Yetersiz beslenme. Bu, ince bağırsağınız yeterli besinleri ememezse oluşur. Yetersiz beslenme kansızlığa ve kilo kaybına neden olabilir. Çocuklarda yetersiz beslenme yavaş büyümeye ve boy kısalığına neden olabilir.
- Kemik zayıflaması. Kalsiyum ve D vitamininin malabsorpsiyonu (malabsorpsiyon diyetteki majör -karbonhidrat, protein ve yağ- veya minör (elektrolitler, vitaminler, eser elementler vb) besin maddelerinin izole veya global olarak bağırsaklardan emilimlerinin bozukluğu ile karakterize multisistemik semptomlara yol açabilen bir durum), çocuklarda kemik yumuşamasına (osteomalazi veya raşitizm) ve yetişkinlerde kemik yoğunluğu kaybına (osteopeni veya osteoporoz) yol açabilir.
- Kısırlık ve düşük. Kalsiyum ve D vitamininin malabsorpsiyonu üreme sorunlarına katkıda bulunabilir.
- Laktoz intoleransı. İnce bağırsağınızın zarar görmesi, laktoz içeren süt ürünlerini yedikten veya içtikten sonra karın ağrısına ve ishale neden olabilir. Bağırsaklarınız iyileştiğinde, süt ürünlerini tekrar tolere edebilirsiniz.
- Glutensiz bir diyet sürdürmeyen çölyak hastalığı olan kişiler, bağırsak lenfoması ve ince bağırsak kanseri dâhil olmak üzere çeşitli kanser türlerini geliştirme riski daha yüksektir.
- Sinir sistemi sorunları. Çölyak hastalığı olan bazı kişilerde nöbetler veya el ve ayaklardaki sinirlerde hastalık (periferik nöropati) gibi sorunlar gelişebilir.
Yanıt vermeyen çölyak hastalığı
Çölyak hastalığı olan bazı kişiler, glütensiz diye düşündükleri şeye yanıt vermezler. Tepki vermeyen çölyak hastalığı genellikle diyetin glüten ile kontaminasyonundan kaynaklanır. Bir diyetisyenle çalışmak, tüm glütenlerden nasıl kaçınacağınızı öğrenmenize yardımcı olabilir.
Tepki vermeyen çölyak hastalığı olan kişilerde şunlar olabilir:
- İnce bağırsakta bakteri (bakteriyel aşırı üreme)
- mikroskobik kolit
- Zayıf pankreas fonksiyonu (pankreas yetmezliği)
- Huzursuz bağırsak sendromu
- Süt ürünlerinde (laktoz), sofra şekerinde (sakaroz) veya bal ve meyvelerde bulunan bir şeker türünde (fruktoz) bulunan şekeri sindirme zorluğu
- Refrakter çölyak hastalığı
Refrakter çölyak hastalığı
Nadir durumlarda, çölyak hastalığının bağırsak hasarı, katı bir glütensiz diyete yanıt vermez. Bu refrakter çölyak hastalığı olarak bilinir. Altı aydan bir yıla kadar glütensiz bir diyet uyguladıktan sonra hala belirti ve semptomlarınız varsa, semptomlarınız için başka açıklamalar aramak için daha fazla teste ihtiyacınız olabilir.
Hastalık
Mevsim Geçişi Nedir? Nelere Dikkat Edilmelidir?
Mevsim geçişlerine hazırlıksız yakalanmak hastalık riskini artıran en büyük sorunlardan biridir. Hava sıcaklıklarındaki ani düşüş sonrası veya havaların ısınmaya başladığı zamanlarda vücudun savunmasız kalmaması için korunma yöntemlerinin uygulanması gerekir.
Yayınlandı
3 ay önce:
05/09/2024Tarafından
Maksat Sağlıkİlkbahar ve sonbahar mevsimlerinde iyi bir sağlık için tedbiri elden bırakılmamalıdır. Bu blogda, mevsim geçişlerinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini açıkladık ve çeşitli önerilerde bulunduk. Keyifli okumalar dileriz!
Her mevsim sonrası hava değişimine maruz kalırız. Mutlaka polenlerin oluşmasıyla birlikte hapşırık krizine girenleri veya sonbahara girerken karamsarlığa kapılanları görmüşsünüzdür. Her iki durumun oluşmasının sebebi de mevsim geçişidir. İlkbaharın gelişiyle birlikte alerjik reaksiyonlar artarken, sonbaharda solunum yolu enfeksiyonlarına karşı vücut dirençsiz kalır.
Mevsim Geçişleri Ne Zaman Olur?
Mevsim geçişlerinde karşı gerekli önlemlerin alınması gerekir. Ancak önemli olan asıl nokta mevsim geçişlerinin hangi tarihleri kapsadığını bilmektir. Peki, Kuzey Yarım Küre’de mevsim geçişleri hangi aylar?
Ülkemizde mevsim geçişlerinin olduğu tarihler aşağıda belirtildiği gibidir;
21 Mart-21 Haziran: İlkbahar Mevsimi
21 Haziran-23 Eylül: Yaz Mevsimi
23 Eylül-21 Aralık: Sonbahar Mevsimi
21 Aralık-21 Mart: Kış Mevsimi
Mevsim Geçişlerinde Oluşan Rahatsızlıklar
Mevsim geçişi belirtileri ve rahatsızlıklarının neler olduğunu merak ediyorsanız, bu bölüm tam size göre!
Mevsim geçişleri bir çok rahatsızlığı beraberinde getirebilmektedir. İnsanlar genel olarak yorgunluk hissi ile karşılaşsa da alerjik reaksiyonlar da artabilmektedir. Mevsim geçişleri hastalıkları şu şekildedir;
· Eklem ağrıları.
· Baş ağrısı/Baş dönmesi.
· Sürekli uyuma isteği.
· Artan iştahsızlık.
· Hapşırık krizi.
· Mide bulantısı.
· Uyku esnasında terleme.
· Yorgunluk ve halsizlik.
Mevsim Geçişlerinde Dikkat Edilmesi Gerekenler
Ani hava değişimleri vücudun genel işleyişini olumsuz yönde etkileyen faktörlerden biridir. Bu esnada savunma mekanizması korumasız hale gelebilir ve hastalıklarının oluşumunun önünü açar. Tam da bu noktada dikkat etmeniz gereken önemli noktalar var.
Yazımızın devamında, mevsim geçişlerinde dikkat edilmesi gerekenleri açıkladık. Siz de hava değişimlerine karşı vücudunuzu nasıl korumanız gerektiğini merak ediyorsanız bu bölüm tam size göre!
1. Sıvı Tüketimini İhmal Etmeyin
Her ne kadar, yazın kavurucu sıcaklarında olduğu kadar kışın suyu aramasak da bu konuda yeterli hassasiyetin gösterilmesi gerekir. Çoğu uzman her bireyin günlük ortalama 8 bardak su içmesini tavsiye eder. Çünkü su, bağışıklık sistemini güçlendirir ve vücudu toksinlerden arındırır. Özellikle mevsim değişikliklerinde artan sağlık sorunlarının önüne geçmek için su ve vitamin değeri yüksek sıvılar yeterli miktarda tüketilmelidir. Bunun yanı sıra kışın, bitki çaylarını da tercih edebilirsiniz.
2. Güneşli Havalar Aldatıcı Olabilir!
Pek çoğumuzun mevsim değişiklerinde ne giyeceğimizi bilemeyiz. İlkbahar ve sonbahar aylarında mutlaka tişört ve ceket giyen iki ayrı kesimle karşılaşmışsınızdır.
Mevsim geçişlerinde, sabah ve akşam saatleri arasındaki ısı farkı gözetilerek kıyafet seçimi yapılmalıdır. Bunun yanı sıra güneşli havalara aldanıp ince kıyafetlerle dışarı çıkmamalısınız. Çünkü, yanlış kıyafet seçimi, çeşitli hastalıkların önünü açmaktadır.
3. Düzenli Egzersiz Yapın
Çoğu kişi kışın egzersiz yapmak için yeterli motivasyonu bulamaz. Çünkü hava soğukken evde vakit geçirmek yürüyüş yapmaya göre çok daha cazip gelir. Bu da bizi daha hareketsiz bir yaşama sürükler. Ayrıca şunu söyleyebiliriz ki, kışın yapılan spor çok daha etkilidir. Çünkü spordan alınna verim vücut ısısıyla doğru orantılıdır. Bu nedenle kış aylarında yapılan spora karşı vücut çok daha hızlı yanıt verir.
4. D Vitamini Alın
Mevsim değiştikçe, mekanlar da değişiyor ve adapte olmak zorlaşıyor. Yaz mevsiminin aksine kışın kapalı mekanlarda daha çok vakit geçiririz. D vitaminin en iyi güneşten alınır ve mekan kapalılaştıkça alım miktarı azalır. D vitamini eksikliği, kas ve kemik sağlığını olumsuz etkiler. Bunun yanı sıra çeşitli ruh hastalıklarına yol açabilir. Kış aylarında D vitamini takviyesi almayı unutmayın.
İlginizi Çekebilir: Beyin Sağlığı İçin Tüketilmesi Gereken Besinler
5. Günde En Az 7 Saat Uyuyun
Yoğun bir günün ardından en çok uykuya ihtiyaç duyarız. Böylelikle yeni güne yenilenmiş ve canlanmış bir şekilde başlayabiliriz. Uykunun en verimli olduğu saat aralığı 22.00 il 06.00 saat aralığıdır. Mevsim geçişlerinde yorgunluk hissine kapılırız ve bu da uyku düzenini ciddi ölçüde bozabilir. Ancak, bu zaman aralığındaki olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için kaliteli uyku alımı son derece önemlidir.
6. Mevsime Uygun Beslenin
Mevsim geçişiyle birlikte gelen yorgunluk, iştahsızlığa da neden olmaktadır. Bu çoğu insan için bu şekildedir. Beslenme düzeni bozulur ve öğün sayısı azalır. İyi sağlık için vücudun ihtiyaç duyduğu besin ve mineraller alınmadığında bu tür sağlık sorunlarının oluşması son derece normaldir. Ancak yeterli ve dengeli hazırlanmış bir beslenme rutini ile üstesinden gelmek mümkün.
Özellikle enfeksiyonel hastalıklardan korunmak için sıvı alımı çok önemlidir. Buna ek olarak mevsime uygun sebze ve meyvelerin tüketilmesi gerekir.
Sonuç olarak;
İyi sağlık, mevsime uygun beslenmek, spor yapmak ve sağlık kontrollerinizi yaptırmaktan geçer. Sağlıklı bir yaşam tarzı için vücudunuzun ihtiyaçlarına yanıt olabilmek son derece önemlidir!
Hastalık
Alzheimer’ın erken habercisi olabilir! 6 yıl önce ortaya çıkıyor
Bilim insanları fiziksel aktiviteler ve demans arasında bağlantıyı inceliyor. Yapılan araştırmalarda yürüyüşünüzdeki bu değişim erken evre vasküler demansın işaretlerinden biri olabilir.
Yayınlandı
3 ay önce:
04/09/2024Tarafından
Maksat SağlıkBilim insanları yaptıkları araştırmalarda bilişsel gerilemenin başlangıcında nörolojik değişikliklerin yaygın olduğunu, ancak fiziksel değişikliklerin de bu durumda önemli rol oynadığını söylüyor. Fiziksel hareket ve demans arasındaki karmaşık ilişki araştırmacılar tarafından inceleniyor. Denge ve yürüyüşteki bozulmalar, geç evre Alzheimer ya da erken evre vasküler demansın işaretlerinden biri olabilir. Demansın her vakasında semptomlar farklılık gösterebilir, ancak bazen fiziksel belirtiler hafıza kaybından önce ortaya çıkabilir. Bir çalışmada, yavaş yürüyen veya dengesi bozuk olan kişilerin sonraki altı yıl içinde Alzheimer hastalığı teşhisi konma olasılığı daha yüksek olduğu belirlendi” Bu değişiklikler beyindeki hücrelerin ve sinirsel iletişimin yavaş yavaş bozulduğunun bir göstergesi olarak açıklamıyor.
DENGE KAYBINA DİKKAT
Denge kaybı erken evre vasküler demansa da bağlı olabilir. Erken evrelerde, hatta diğer demans semptomları gelişmeden bile önce, ayakta dururken veya yürürken dengeyi kaybetmek, Alzheimer geliştirme potansiyelinin arttığını gösterebilir. 2016’da Amerikan Geriatri Derneği Dergisi‘nde yayınlanan araştırma, yaşamın erken dönemlerinde baş dönmesi ve denge kaybı belirtilerinin, birinin yaşlandıkça Alzheimer’a yakalanma olasılığının daha yüksek olduğu anlamına gelebileceğini öne sürdü. Bu, Neurology dergisinde yayınlanan ve düşmeye yatkın olmanın beyinde amiloid ve omurilik sıvısında tau proteininin birikmesine neden olabileceğini öne süren daha önceki bulgularla da uyumluydu. Bu proteinler, Alzheimer ve Demans hastalarının beyinlerinde birikir ve beynin öğrenme ve hafıza ile ilgili kısımlarına zarar verir. Science Daily şöyle açıklıyor: “Tau birikimi, tau kinazlar adı verilen tau üzerinde etkili olan ve tau proteininin yanlış katlanıp kümelenmesine neden olarak nörofibriler yumaklar oluşturmasına neden olan enzimlerin artan aktivitesinden kaynaklanır.” Bu proteinlerin beyinde birikmesini durdurmanın kesin bir yolu yok, ancak bazı kanıtlar sağlıklı omega-3 yağlarının amiloid plaklarını azaltabileceğini gösteriyor. Beynin zararlı proteinleri boşaltması için yeterli zamanı sağlamak için gece başına altı ila sekiz saat arası uykunun da etkili olduğunu göstermektedir.
DENGELİ BESLENME VE FİZİKSEL AKTİVİTE
Akdeniz diyeti gibi beslenme düzenleri, beyin sağlığını destekleyebilir. Bol sebze, meyve, tam tahıllar, balık ve sağlıklı yağlar tüketmeye özen gösterin. Düzenli egzersiz yapmak, beyin sağlığı için önemlidir. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde aerobik egzersiz yapmak, riskleri azaltabilir.
ZİHİNSEL EGZERSİZ VE SOSYAL AKTİVİTE
Bulmacalar çözmek, kitap okumak, yeni beceriler öğrenmek ve zihinsel olarak aktif kalmak beyin fonksiyonlarını destekleyebilir.Sosyal ilişkiler kurmak ve sürdürmek, beyin sağlığına olumlu katkıda bulunur. Arkadaşlarınızla zaman geçirin ve sosyal etkinliklere katılın.
YETERLİ UYKU, STRES YÖNETİMİ
Yeterli ve kaliteli uyku, beyin sağlığı için kritik öneme sahiptir. Uyku alışkanlıklarınızı düzenli ve sağlıklı tutmaya özen gösterin.Kronik stres, beyin sağlığını olumsuz etkileyebilir. Meditasyon, yoga veya derin nefes alma gibi stres yönetimi tekniklerini deneyin.
ZARARLI ALIŞKANLIKLARI AZALTMA
Sigara içmek ve aşırı alkol tüketmek, Alzheimer riskini artırabilir. Bu alışkanlıklardan kaçınmak veya sınırlandırmak önemlidir.
DÜZENLİ SAĞLIK KONTROLÜ
Şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve kolesterol gibi sağlık sorunlarını kontrol altında tutmak beyin sağlığını koruyabilir. Doktorunuzun önerilerini takip edin ve düzenli sağlık kontrolleri yaptırın.
Hastalık
Bulaşıcı hastalıkların başında geçiyor!
Cilt hastalıkları arasında en sık görülenlerden biri mantar enfeksiyonu.
Yayınlandı
3 ay önce:
02/09/2024Tarafından
Maksat SağlıkMantar enfeksiyonu en sık görülen cilt hastalıklarının başında geliyor.Mantar adı verilen mikroorganizmaların yaptığı Sıklıkla deri saç , tırnak ve mukozaları tutan nadiren de iç organları tutabilen bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır.
Deri tutulumunda genellikle pembe kırmızı renkli çoğunlukla yuvarlak bazen de kıvrımlı sınırları olan bazen de kahverengi renkte yayılmaya eğilimli Lezyonlar şeklinde ,saç tutulumunda kabuklanma kepeklenme bazen de saçtaki kılların altında iltihaplanma ve saç dökülmesi şeklinde tırnaklardaki tutulumunda ise tırnak kalınlaşması renk değişikliği şeklinde mukoza tutumunda akıntı şeklinde kendini gösterir.
Özellikle terlemeye ve sürtünme ye eğilimli kıvrım bölgelerinde yani koltuk altları kasıklar, boyun ve Parmak aralar yine kadınlarda göğüs arası ,göğüs altları gibi bölgeler mantarın en sık görüldüğü bölgelerdir.
MANTAR ENFEKSİYONUNU TETİKLEYEN NEDENLER
Ciltte oluşan mantarlar genellikle sıcak ve nemli ortamı sever. Bağışıklık sisteminin zayıflamasına bağlı olarak da mantar enfeksiyonları arabilir.
- Sık ve aşırı terleme
- Obezite
- Duş sonrasında cildin tam olarak kurulanmaması nemli kalması veya çok sık duş alınması ya da terlemeyi arttıran sporların yapılması
- Havuz duş küvet gibi ortak kullanım alanlarının veya terlik havlu gibi giysilerin ortak kullanılması
- Yine terleme artışına sebep olan sıkı ve özellikle cilde hava aldırmayan sentetik giysilerin kullanılması
- Bağışıklık sistemini zayıflatan herhangi bir hastalığın bulunması
- Antibiyotik kullanımı
- Sağlıksız beslenme
- Kötü hijyen şartları
- Cildin PH sını bozan kimyasal içerikli cilt bakım ürünlerinin kullanılması
- Hamilelik durumlarında mantar enfeksiyonu görülme sıklığı artarMantar enfeksiyonu genellikle uzman dermatoloji hekimleri tarafından muayene ile teşhis edilir.Ancak bazı şüpheli durumlarda ise lezyondan alınan minik bir sürün tünün direkt mikroskobik incelenmesi veya uygun ortamda kültürünün elde edilmesi şeklinde de teşhis konulabilir.Lezyonun lokalizasyonuna göre lokal olarak krem sprey losyon şampuan ya da sistemik olarak ağızdan alınan tabletlerle tedavisi yapılabilmektedir. Ancak tedavide diğer bir önemli noktada mantar için uygun olan koşulların uzaklaştırılması yani bölgenin kuru tutulması bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi de çok önemlidir.
İNSANDAN İNSANA BULAŞABİLİR
Mantar enfeksiyonu insandan insana temas yoluyla ya da hayvandan insana temas yoluyla bulaşabilir. Uygun zemin ve şartlar tekrar oluştuğunda mantar enfeksiyonu da tekrarlayabilir bu yüzden tedavi sonrasında enfeksiyona zemin hazırlayan şartların önlenmesi nüks olmaması açısından çok büyük bir önem arz eder.
Mantar enfeksiyonları, genellikle cilt, tırnaklar ve mukozal bölgelerde görülür. Belirtileri enfeksiyonun türüne ve yerleşim yerine bağlı olarak değişebilir.
1. Cilt Mantar Enfeksiyonları:Kızarıklık: Enfekte bölgede cilt renginin değişmesi.
Kaşıntı: Enfekte bölgede yoğun kaşıntı.
Kuru ve Pullanmış Cilt: Enfekte bölgede cildin kuru ve pul pul olması.
Kabarcıklar: Ciltte küçük kabarcıklar veya veziküller oluşabilir.
Açık Renkli Lekeler: Ciltte açık renkli lekeler oluşabilir, özellikle tinea versicolor gibi durumlarda.
2. Tırnak Mantar Enfeksiyonları:
Tırnak Renginin Değişmesi: Tırnağın sararması, beyazlaşması veya kahverengileşmesi.
Tırnak Kalınlaşması: Tırnağın normalden daha kalın hale gelmesi.
Kırılma ve Çatlama: Tırnağın kırılgan ve çatlamış olması.
Tırnağın Kopması: Tırnağın bazen tamamen kopması veya ayrılması.
3. Mukoza Mantar Enfeksiyonları:
Ağız ve Boğaz: Pamukçuk (oral kandidiyazis) gibi durumlarda, ağızda beyaz, peynirimsi lekeler ve ağrı olabilir.
Vajinal Mantar Enfeksiyonları: Vajinada kaşıntı, yanma, akıntıda değişiklik (genellikle beyaz, yoğurt kıvamında) görülebilir
4. Deri Altı Mantar Enfeksiyonları:
Şişlik: Deri altındaki bölgelerde şişlik veya iltihaplanma.
Ağrı: Enfekte bölgede ağrı veya hassasiyet.
Eğer bu belirtileri yaşıyorsanız, bir sağlık profesyoneline danışmanız önemlidir. Doğru tanı ve tedavi için doktorunuza başvurmanız gerekir.