Connect with us

Haber

Aktif kömür bazlı diş macunları dişleri beyazlatmak yerine çürütebilir

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Aktif kömür bazlı (bazı markalar aktif karbon tabirini kullanıyor) diş macunları son dönemin en popüler diş ürünlerinden biri. Ancak bu macunların aslında dişleri beyazlatmadığını, dişlerin aşınması ve çürümesine neden olabileceğini gösteren yeni bir çalışma yayımlandı.

British Dental Journal adlı bilimsel yayında yer alan çalışmaya göre, diş çürüğüyle mücadelede etkin olan florür maddesini içermeyen bu tür ürünlere temkinli yaklaşmak gerekiyor.

Araştırmada 50 kömür bazlı diş macunu incelenip bunların sadece yüzde 8’inin florür içerdiği bulundu.

Öte yandan bu macunlar florür içerse bile içeriğinde bulunan kömürün bu maddeyi etkisiz hale getirebildiği tespit edildi.

İncelenen kömürlü macunların yüzde 50’den fazlası, tedavi edici faydaları bulunduğunu, yüzde 30’uysa dişleri güçlendirdiğini iddia ediyor.

Kömürlü diş macunlarının iddia ettiği diğer faydalar arasındaysa toksinlerden arınma (yüzde 46), antibakteriyel veya antiseptik özellikler (yüzde 44) ve mantar karşıtı bileşikler (yüzde 12) bulunuyor. Ancak araştırmayı yapan uzmanlar, bu iddiaların hiç birinin kanıtlanmadığını söylüyor.

İncelenen diş macunlarının neredeyse tümü diş beyazlatma özelliklerine sahip olduğunu iddia ediyor. Ne var ki çalışmaya göre kömür bazlı macun veya tozlar beyazlatma ve lekeleri gidermek için yeterli miktarda serbest radikaller içermiyor.

Aynı zamanda bu macunlar kömür, ham petrol ve benzinde doğal biçimde oluşan kimyasallar grubu olan kanserojen polyaromatik hidrokarbon ihtiva ettiğinden bazı sağlık risklerine sahip.

İngiliz Diş Beyazlatma Topluluğu üyesi ve çalışmanın başyazarı Dr. Linda Greenwall, tüketicileri kömürlü macunları almadan önce içeriğinde florür olduğundan emin olmalarını istedi. Diş minesini güçlendirmek için kalsiyum ve fosfatın da gerekli olduğunu ekledi. Kömür bazlı diş macunlarının hepsinin aynı olmadığını “bazılarının dişlerde kalıcı hasara neden olabileceğine” dikkati çekti.

İngiliz Diş Beyazlatma Topluluğu’nun bir sözcüsüyse dişlerini beyazlatmak isteyenlerin dişçiye gitmeleri gerektiğini macunların yalnızca dişlerdeki sarı plakları çıkarmaya yardımcı olduğunu dişleri beyazlatmadığını söyledi.

Kaynak: Independent Türkçe

Haber

Avrupa’da mikroplastik içeren ürünlerin satışı yasaklandı

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun, mikro plastik içerikli ürünlerin yasaklanmasına ilişkin kararı, bugünden itibaren yürürlüğe girdi. Yasak, diş macunundan, makyaj malzemesine, saç spreyinden, yumuşatıcılara ve oyuncaklara kadar çok sayıda ürünü kapsıyor.

BBC Türkçe’den Yusuf Özkan’ın haberine göre, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu’nun, mikro plastik içerikli ürünlerin yasaklanmasına ilişkin kararı, bugünden itibaren yürürlüğe girdi.

Yasak, diş macunundan, makyaj malzemesine, saç spreyinden, yumuşatıcılara ve oyuncaklara kadar çok sayıda ürünü kapsıyor.

Ancak geçiş süreci nedeniyle bazı ürünler bir süre daha raflarda kalmaya devam edecek.

AB Komisyonu’na göre, plastik kirliliği sadece poşetlerden, tek kullanımlık bardaklardan ve ambalaj malzemelerinden değil, aynı zamanda neredeyse görünmez olan çok küçük parçacıklardan da meydana geliyor.

Biyolojik olarak parçalanamayan ve boyutu 5 milimetreye kadar olan küçük plastik parçacıklar, “mikro plastikler” olarak adlandırılıyor.

Bu parçacıklar içme suyu ve gıdalar başta olmak üzere, günlük yaşamın her alanında insanların karşısına çıkabiliyor.

Mikro plastikler parçalanamadığı için binlerce yıl doğada kalıyor

Avrupa Kimyasallar Ajansı’na göre (ECHA), mikro plastikler piyasada sıklıkla ve kontrolsüz olarak kullanılıyor.

ECHA araştırmasına göre, piyasadaki bazı ürünlere kasıtlı olarak yaklaşık 42 bin ton mikro plastik ekleniyor.

Hollanda öncülüğünde 5 AB üyesi, bu ürünlerin yeterli alternatifi bulunduğunu belirterek, 2104 yılında mikro plastiklerin yasaklanmasını istedi.

Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA) da, bilimsel araştırmalar sonucunda yasak önerisini destekledi.

AB Komisyonu, 25 Eylül’de yasak kararını onayladı. Yasak kararı, 15 Ekim 2023 tarihinden itibaren yürürlüğe girdi.

Hangi ürünler mikro plastik içeriyor?

Mikro plastikler, diş macunu, makyaj malzemesi ve yumuşatıcılar gibi kozmetik ürünler başta olmak üzere çok çeşitli alanda kullanılıyor.

Özellikle çocukların ilgisini çeken parlak simli kozmetik ürünler ile oyuncak ve el işi ürünlerinde de mikro plastikler yer alıyor.

Yapılan araştırmalar, en çok satılan 10 kozmetik markasından 9’unun mikro plastik içerdiğini gösteriyor.

Mikro boncuklar olarak bilinen ve ciltteki ölü deri hücrelerini temizlemek için kullanılan küçük plastik granüller, duş jelleri veya küçük taneli diş macunları da yine mikro plastik içeren ürünler arasında.

Giysiler, spor sahaları için üretilen suni çim, ilaçlar ve tıbbi cihazlar da dahil olmak üzere hayatın her alanında mikro plastiklere rastlamak mümkün.

Mikro plastikler insan sağlığına zararlı mı?

AB Komisyonu’na göre, mikro plastiklerin hem insan sağlığına hem de çevreye zararı var.

Komisyon, özellikle insan sağlığına olumsuz etkilerinden endişe duyulduğu için mikro plastiklerin yasaklandığını belirtiyor.

Araştırmalara göre, mikro plastikler gıda ve içme suları aracılığıyla insan ve hayvanların vücuduna giriyor.

Yine diş macunu ve diğer kozmetik ürünler de, bu parçacıkların insan vücuduna girmesini sağlıyor.

Mikro plastiklerin, bağışıklık sistemi ve üreme konusunda olumsuz etkileri biliniyor.

Avrupa’daki birçok üniversitede, yarım santimden küçük olan mikro plastiklerin hangi aşamada hastalığa yol açtığına ilişkin araştırmalar sürüyor.

Mikro plastiklerin sağlık açısından yarattığı olumsuzlukların boyutu henüz bilinmese de çevre kirliliğine katkıda bulundukları kesin olarak saptandı.

Belçika Radyosu’na konuşan Gent Üniversitesi’nden çevre toksikoloğu Jana Asselman, mikro plastiklerin, zararlı maddeler için bir taşıma faktörü olduğunu vurguluyor:

“Kimyasalları ve bakterileri emiyorlar, daha sonra örneğin bir nehirden denize taşınıyorlar ve bu maddeleri tekrar serbest bırakıyorlar.”

Yasak nasıl uygulanacak?

AB Komisyonu’nun karar uyarınca plastik granül ve parlak simli maddeler gibi ürün halinde ayrı olarak satılan mikro plastikler derhal yasaklanıyor.

Parıltılı plastik içeren kozmetik, oyuncak ve el işi ürünleri, 15 Ekim itibariyle raflardan kaldırılacak.

Çevre dostu alternatif içeren parıltılı ürünler ise, bir süre daha satılmaya devam edecek.

Parıltılı oje gibi bazı kozmetik ürünlerin çevreye mikro plastik salma olasılığının daha düşük olması nedeniyle, üretici firmalara 4 – 12 yıla arasında değişen geçiş süreci verilecek.

Bu süre içerisinde üretici şirketlerin, ürünlerin içeriğini mikro plastikler yerine daha sürdürülebilir alternatiflerle değiştirilmeleri gerekecek.

Yasak kapsamına giren mikro plastiklerin eklendiği diğer ürünler ise kademeli olarak piyasadan çekilecek.

Spor sahaları da, 8 yıl içinde mikro plastik içerikli suni çim ve diğer dolgu malzemelerinin kullanımına son verecek.

Tıbbi nedenlerden dolayı mikro plastik içeren ürünler ile küçük plastik parçacıklar içeren ancak bunları serbest bırakmayan ürünler yasak kararından muaf tutuluyor.

Mikro plastik yasağı ile ne hedefleniyor?

ECHA’ya göre, yeni önlemler, salınan mikro plastik sayısını yaklaşık 500 bin ton oranında azaltacak.

AB Komisyonu, “Sıfır Kirlilik Eylem Planı” uyarınca, 2030 yılına kadar mikro plastik kirliliğini yüzde 30 oranında azaltmayı hedefliyor.

AB’ye göre daha az mikro plastik suyun kalitesini artıracak, insanlara ve çevreye verilen zararı azaltacak.

OKUMAYA DEVAM ET

Haber

Türkiye’de Covid-19 için yeni bir aşı programına ihtiyaç var mı?

Maksat Sağlık

Yayınlandı

:

Tarafından

Dünyanın farklı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de son haftalarda Covid-19 vakalarında artış yaşanıyor.

Hem Sağlık Bakanlığı hem de meslek örgütleri ve sahadaki doktorlar, vakalarda yükseliş eğilimi olduğunu bildiriyor.

Ortadaki bu durumun nedenlerinden birinin, koronavirüsün Eris gibi yeni varyantları olabileceği düşünülüyor.

Bu varyantın daha hızlı yayılmakla birlikte hastaneye yatırma ya da öldürme etkisinin, virüsün pandeminin ilk dönemlerine kıyasla çok daha az olduğu aktarılıyor.

Risk grubu içinde yer alanlar için kalabalıklardan uzak durma, kalabalık yerlerde maske takma ve hijyene dikkat etme önerileri yapılıyor.

Dünya Sağlık Örgütü, risk grubundakiler için yeni varyantlara karşı yeni aşıların yapılmasını da öneriyor.

Yeni bir aşılama programının başlatılması konusunda ise Türkiye’de hükümet ile bazı meslek örgütü ve uzmanlar farklı bir yaklaşım sergiliyor.

Sağlık Bakanlığı, yeni bir aşılama kampanyasının gerekli olmadığını belirtirken yeni aşıları öneren çeşitli meslek çevreleri ise yüksek risk grubundakiler için bu aşıların önemli olduğunu savunuyor.

Mevcut aşı programı ne durumda?

Türkiye’de halen 2021’de başlayan Covid-19 aşılama programı kapsamında eksik aşısı bulunanlar, ilgili sağlık kuruluşlarına başvurarak ya da Sağlık Bakanlığı’nın 184 numaralı telefonu gibi araçlardan bilgi edinebiliyor.

Bu kapsamda aşı yaptırması önerilenler, Merkezi Hekim Randevu Sistemi’nin (MHRS) mobil uygulaması, web sitesi ve 182 numaralı telefonu gibi kanallar üzerinden randevu talep edebiliyor.

Türkiye’deki aşılar; yeni varyantlara karşı dirençli, yenilenmiş aşılar değil.

Sağlık Bakanlığı yeni aşı programına neden karşı?

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, son günlerde yaptığı farklı açıklamalarda, Türkiye’de yeni bir Covid-19 aşılama kampanyasının yapılmayacağını söyledi.

Koca bu açıklamalarında, “küresel Kovid aşısı baskısına boyun eğmelerinin mümkün olmadığını” söyledi, “Hastalığı ve virüsü artık tanıdıklarını, var olan mutasyonların hasta yapma gücü daha az mutasyonlar olduğunu” belirtt.

Sağlık Bakanı, Eris varyantıyla ilgili de şöyle konuştu:

“Eris varyantının virülansı yani hasta etme gücü daha düşük fakat bulaşıcılığı daha fazla. Bu dönemde hasta sayısının arttığını söyleyebiliriz. Fakat hastaneye yatış oranları oldukça düşük. Ağır hastalık yapmıyor. Daha hafif seyrediyor.

“Covid-19, nezle ve grip gibi bir üst solunum yolu enfeksiyonuna dönüşmüş durumda. Bu beklediğimiz bir seyirdi. Paniğe gerek yok. Eski dönemi hatırlatan kısıtlama ve kapanmalar söz konusu değil.”

Bakan Koca, “Artık Covid-19 ile griple nasıl mücadele ediliyorsa öyle mücadele edeceklerini de” söyledi.

Aşı tartışmalarının devam etmesi üzerine Koca 4 Ekim’de yaptığı açılamada ise “Geldiğimiz noktada bir propaganda yürütülüyor. Toplu aşılama propagandası. (…) Covid-19 için mevcut kişisel tedbirler dışında yeni bir tedbir asla söz konusu değil. Türkiye, küresel propagandanın uygulama sahası olmayacak” diye konuştu.

Koca, geçtiğimiz günlerde yaptığı ayrı bir açıklamada ise 65 yaş üstü olan ve de 65 yaş altı olup kronik hastalığı olan vatandaşlar için grip aşısı uygulamasını başlattıklarını duyurdu ve “Grip aşılarımızı mutlaka yaptıralım” çağrısında bulundu.

Meslek örgütleri neden yeni aşıyı savunuyor?

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Toraks Derneği (TTD), Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER), Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK), Türkiye Aile Hekimleri Uzmanlık Derneği (TAHUD), Türk Tabipleri Birliği Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu (TTB UDEK) ise 26 Eylül’de bir açıklama yayımlayarak yeni aşının Türkiye’de de yapılmasını önerdi.

Meslek örgütlerine göre önerdikleri bu yeni aşılama programının temel amacı, “hastane yatışlarını ve ölümleri azaltmak”.

Bu örgütler, aşıları bütün toplum için değil Dünya Sağlık Örgütü’nün de tanımına paralel olarak yüksek öncelikli gruplar için öneriyor.

Bu tanıma göre yaşlılar, ağır hastalığı olanlar, bağışıklığı baskılanmış olanlar, gebeler, bakım altındaki hastalar ve bunlara bakım verenler ile sağlık çalışanları bu grup içinde yer alıyor.

Aralarında İngiltere, Fransa, Almanya, İspanya, Hollanda’nın da bulunduğu bazı ülkeler, son aylarda risk gruplarına yönelik yeni aşı programlarına başlamış durumda.

BBC Türkçe’ye konuşan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alpay Azap, Covid-19’un ilk ortaya çıktığı dönemler ile bugünü kıyaslıyor ve “Hastalığın seyri o zaman belli değildi. Delta gibi çok ağır seyrli, akciğer yetmezliği ve ölüme sebep olan bir formda mı devam edecek yoksa daha mı hafifleyecek mi? Neyse ki yeni varyantlar daha hafif hastalık yapıyorlar” diyor.

Prof. Dr. Azap, bununla birlikte Covid-19’un; ileri yaştakiler, kronik hastalıkları olanlar ve bağışıklığı baskılanmış kişiler gibi kesimleri içeren yüksek riskli gruplarda hâlâ ağır hastalıklara ve ölümlere neden olduğunu” belirtiyor.

Bu risk nedeniyle bu gruptakilerin yeni varyantlara karşı etkili aşılarla aşılanmasının önemli olduğunu belirtiyor Prof. Dr. Azap. “Herkesin aşılanması, teknik olarak mümkün değil, bilimsel olarak da çok gerekli değil” diye de ekliyor.

Prof. Dr. Azap, aşıların maliyeti konusunda ise “Artık pek çok çalışmayla on yılları aşan gözlemlerle gösterilmiş bir şey var; Hastalıklardan korunmak o hastalıkların tedavisinden daha az maliyetlidir. Sadece tıbbi maliyeti kastetmiyorum, ekonomik maliyet anlamında da bu böyledir” diye konuşuyor.

 

Covid-19 artık grip gibi mi?

Hem yetkililer hem de uzmanlar, Covid-19’un mevcut durumda grip gibi bir hastalığa dönüştüğünü belirtiyor.

Ancak bu, Covid-19’un hiçbir risk teşkil etmediği anlamına gelmiyor.

BBC Türkçe’ye konuşan Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. İftahar Köksal, “Grip hastalığı da küçümsenecek bir hastalık değil” uyarısını yapıyor ve “her sene 65 yaş üstü olanlar, kronik hastalığı olanlar gibi kesimleri kapsayan risk gruplarını aşılamayı önerdiklerini” belirtiyor.

Prof. Dr. Köksal, şimdi aynı yolun Covid-19’da yeni aşılarla riskli gruplar için uygulanmasının doğru olacağını savunuyor.

Önümüzdeki yıllar için de “Muhtemelen bu varyantlar sürekli takip edildiği için, aynı infleunzada – grip aşısında olduğu gibi her sene yeni varyantlara karşı yeni aşılar hazırlanacak” tahminini yapıyor Prof. Dr. Köksal.

Yurttaşlar mevcut aşılardan yaptırmalı mı?

Prof. Dr. Köksal’a göre “kimse geçmiş dönemdeki Covid-19 aşılarıyla ilgili ‘Boşu boşuna aşı yaptırdık’ diye düşünmemeli”.

“Aşılar kesinlikle koruyucudur, ölüme karşı koruyucudur” diyor yeni aşıları savunan Prof. Dr. Köksal ve ekliyor:

“Covid-19’un bunca zamandır bize öğrettiği bilgileri bir tarafa koyarak bugüne yansıtma yaparsak, yine biz normal popülasyonda ağır hasta beklemiyoruz. Bizim korumaya çalıştığımız grup, risk grubu dediğimiz, kronik hastalığı olanlar ve ileri yaştaki insanlar.”

Meslek örgütlerinin ortak açıklamasında, Covid-19 aşılarının bugüne kadar dünyada 20 milyondan fazla kişinin hayatını kurtardığı belirtiliyor.

Türkiye’de yurttaşlar, ilgili sağlık kuruluşlarından ya da Sağlık Bakanlığı’nın 184 numaralı telefonundan aşı konusunda bilgi ve öneri alabiliyor.

Bakanlığın bugüne kadarki önerileri, son iki yıl içinde aşı şeması içinde aşılarını yaptırmamış olanların eksik aşılarını yapması yönündeydi.

Prof. Dr. Azap, mevcut aşıların yeni varyantlara karşı etkisiz olduğunu ancak bundan önceki aşı şemasını tamamlamamış olanlara, yani hiç aşı yaptırmamış ya da gerekli hatırlatma dozlarını yaptırmamış olanlara bunları yaptırmalarını önerdiklerini söylüyor.

Prof. Dr. Azap, “Dünya Sağlık Örgütü de yeni varyant aşısının çok miktarda üretilip dünyanın her yanına da ulaştırılamayacağının farkında olduğu için özellikle daha önce hiç aşılanmamış kişiler için orijinal virüs aşısının kullanılabileceğini söylüyor” diyor. Bu şemayı tamamlamış ve risk grubunda yer almayan yurttaşlar için ise yeni aşılama önermiyor.

Bireysel önlem önerileri

Bu arada hem yetkililer hem de uzmanlar, artan vakalara karşı bazı bireysel önlemleri de öneriyor.

Prof. Dr. Azap, “Bu virüsün çok dolaşmaya başladığı dönemler mevsimsel özellik gösteriyor ve gelip yüksek risk grubunu bulma riski artıyor. Onun için özellikle de bu dönemlerde korumaya önem vermek gerekiyor” diyor.

Maske, bu önerilerden biri.

Ancak burada geçmiş dönemdeki uygulamaları kastetmiyor Prof. Dr. Azap:

“Maskeyi pandeminin en başındaki gibi herkese, her ortamda her zaman önermiyoruz. Yine maskeyi de yüksek riskli gruplara kapalı ortamlarda öneriyoruz. Bunlar artık post pandemik dönem önerileridir. Grip için de on yıllardır yapılan öneriler bunlar. Artık bu tür viral enfeksiyonlarda, ağır hastalık ve ölüme yol açma riski olan kişilerin korunması öncelikli ve önemli.”.

İleri yaştakilere özellikle dikkat çekiyor Prof. Dr. Azap ve “Covid’de yaş arttıkça ağır hastalık ve ölüm riski çok dramatik artıyor” diyor.

Prof. İftahar Köksal ise risk gruplarıyla birlikte yaşayanlara da maskeyi öneriyor:

“Aile bireylerini uyarıyoruz. Bu durumda olan kişilerin, sadece evdeki yaşlıların ya da kronik hastalığı olanların maske takıyor olması yetmez. Eve virüsü taşıyabilirsiniz, lütfen toplu alanlarda siz de maskenizi takın.”

Yetkililer ve uzmanlar hijyen konusunda da uyarıyor.

Prof. Dr. Köksal bütün bu öneriler ardından ekliyor:

“Çünkü Covid aramızda ve yeni varyantlar maalesef eskilerine göre çok daha hızlı bulaşıyor.”

 

Kaynak: BBC Türkçe

OKUMAYA DEVAM ET

Trendler